Danışmanlıklarım esnasında, en çok dikkatimi çeken hususlardan birisi, gelen danışanlarımın kurduğu şu cümledir: “Dedem köyün zengin ağasıymış.”
Neredeyse danışanlarımın %60’ının atalarındaki bu zenginlikten, şimdi pek de bir eser kalmadığını görürüm.
Bunun en büyük sebeplerinden birisi hatta birincisi zekattaki hassasiyetsizliktir. Her ne kadar bu zengin dedeler yardım sever olsalar da, yedirmeyi sevseler de, zekatlarını hakkıyla hesaplayıp vermemişlerdir genelde.
Neticede bu zenginlik evlatlara kalmamıştır. Zekatı verilmeyen veya eksik verilen her mala şeytan ortaktır.
Bu malın mirasçıları kendi aralarında kavga ederler. Evlatları bu malı içkide, kumarda harcarlar. İsabetsiz yatırımlar, tahsil edilemeyecekleri borç vermeler, hastalık ve musibet gibi sebeplerle kaybederler. Ne kadar akıllı da olsalar bunu engelleyemezler.
Zira Resulullah (sav) buyurdular ki:
“Kim malının zekatını sevap umarak verirse ona sevap verilir. Kim de zekatını vermezse biz zekatı ve malın yarısını (cezalı olarak zorla) alırız. Bu, Rabbimizin kesin kararlarından biridir. Al-i Muhammed`e ondan bir hak yoktur.” Ebu Davud, Zekat 4
Yine bir başka hadiste şöyle buyrulmuştur:
“Mallarınızı zekâtla koruyun, hastalarınızı sadakayla tedavi edin, belaları dua ile savın” Taberani, Mucemü’l-Kebir, 10044
Yazım, ehli iman hakkındadır. Zekat vermemesine rağmen zenginliği nesiller boyu devam eden gafil ve kafirler yazımdan müstesnadır. Çünkü onlar, işi sadece ahirete kalmış talihsizlerdir.
Her ne kadar dedemizin vermediği zekattan mesul olmasak da, vermedikleri zekatların affına vesile olmasını niyet ederek, bize devredilmiş bu malları sadakalar ile temizlemek güzel olabilir.
Bu konu hakkında takipçilerime “Zamanında atalarınızda olup, günümüze gelmeyen bir zenginlik söz konusu muydu?” diye sordum. Anketin sonucunu görmek için buraya tıklayabilirsiniz.