Türk kültüründe göz değmesi olarak nitelendirilen nazara karşı yapılan kurşun dökme ritüeli, Antik Yunan’da molybdomancy adıyla bilinmektedir. Özellikle Ortaçağ’da avcıların büyüye uğrayıp uğramadıklarını ve hastalığın sebebini tayin etmek maksadıyla kullanılırdı.
Günümüzde özellikle Slovakya, Almanya, Finlandiya ve Fransa’da Noel arifesinde ve dolayısıyla yılda bir kere olmak üzere gerçekleştirilir.
Kehanette bulunma, yılın uğurlu geçmesi ve evlenilecek kişinin özelliklerini tayin etmek amacıyla uygulanan kurşun dökme, genellikle rahipler tarafından ve kutsal olduğuna inanılan su kullanılarak icra edilir. Kurşun dökme Finlandiya’da bir yılbaşı geleneğidir. Finliler, kurşunun aldığı şekillere bakarak yeni yılın nasıl geçeceğini anlamaya çalışırlar
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın araştırmasına göre, nazardan kurtulmak için kurşun döktürmenin doğru olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 11.7 çıkmıştır.
Ankara Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, kurşun dökenlerin vücudunda DNA’yı bozan ağır bir metal olduğu, kanda en yüksek 6 olması gerektiği kabul edilen antimonun ise bu kişilerde 13.9 ile 15 arasında olduğu tespit edilmiştir.
Ne Hz. Peygamber Efendimiz (sav) zamanında ne de sahabeler döneminde böyle bir uygulama yapılmamıştır. Nazardan korunmak ve kurtulmak için Allah resulünün yolu hadiste şöyle anlatılmıştır.
“Resûlüllâh cinlerden ve insanların nazarlarından korunmak için dua ederdi. Mu’avvizatân (Felâk ve Nâs Sûreleri) nâzil olunca sadece bunları okudu; önceki dualarını terk etti.”
İbn Mâce, Sünen, Tıb 33
Müslümanın bu gibi bidat olan işlere yaklaşmaması gerekir. Kurşun dökmek veya döktürmek batıl bir inanç ve gayri İslami bir uygulama olup bidattır, hurafedir, caiz değildir
Kurşun dökülürken dökücünün besmele çekmesi, “benim elim değil, Ayşe, Fatma anamızın eli” demesi ise şeytanın batılı süslemesinden başka bir şey değildir.
Mutlak güç sahibi Allah’tır, cansız varlıkların (taş, boncuk, kurşun…) bir derde çare olamaz. Bunlardan medet ummak ise şirk olarak değerlendirilebilir.