Geçenlerde danışanım, sadakalar için hazırladığı para zarfını kaybettiğini söyledi. Yarayı bulabilmek niyeti ile sadaka atarsa bulabileceğini söyledim. Görüşmemizin akabinde parayı evde bulduğunu yazdı bana.

Programı takip etmesi için tevbe kitabımı gönderdiğim başka bir danışanım da kitabı kaybettiğini söylemişti. Aynı şekilde seans esnasında benim sadaka atmamla beraber kitabı televizyon dolabının altına koyduğunu hatırlamıştı.

Yukarıda paylaştığım görsel birkaç hafta önce hikayelerde yaptığım ankete ait. Neredeyse katılımcıların %20’si kitabı ya kaybetmiş ya da bir yerlerde unutmuş.

Aslında olan şu. Şeytan sadakaların verilmesi ile bölünüp zayıflayacağını, tevbelerin okunması ile de öleceğini biliyor. Bunu engellemek için sadaka paralarını ve kitabı bir yere koyduruyor ve bunu unutturuyor.

Bu koyma esnasında beyni kilitliyor. Kişi parayı veya kitabı alıp bir başka yere koyduğunun farkında bile olmuyor. Uyurgezerler gibi, kişi işi yapıyor ama şuur açık değil.

Her iki vakada da kişiler evi köşe bucak aramışlardı. Ama şeytan, bu aramalar esnasında, eşyanın konulduğu yere baktırmaz. Oraya koymadım hissi verdirir.

Kaybolan eşyanın bulunması niyeti ile sadaka atılmaya niyet edildiği anda daha sadaka atılmadan eşyanın yerinin hatırlandığına şahit oluyoruz. Çünkü sadaka şeytanın canını yakıyor.

Şeytana sorulur:

— Senin cismini ne eritir?

— Günahtan dönen kimsenin tevbesi.

— Ciğerini yakıp pişiren nedir?

— Gece gündüz, Allah’tan çokça bağışlanma dilemek.

— Peki sadaka verdikleri zaman hâlin nice olur?

_— Sadaka veren kişi, eline testere almış da beni ikiye biçiyormuş gibi olurum.(_Muhyiddin-I Arabi Şeceret’ul Kevn)

Kısacası ufo görmeden tutun sesler duymaya kadar metafizik, sırlı, gizil denilen tüm hadiseler aslında sadece şeytanın işi.

Medyumluk, cincilik, ezoterizm, sihirbazlık, şifacılık vs gibi isimlerle sıradışı yetenek sergileyenlerin hepsi sadece şeytana oyuncak oluyor. Yeter ki kişi, şirk amellerde derinleşsin. Şeytan kendisine ne maharetler sergiletir. Ne hayranlar toplatır etrafında.