Şifa gayesiyle yaptığı dini içerikli uygulamanın sünnette olmadığını, bunun bidat çıkarmak hatta şirk olabileceğini söylediğim hanımefendinin, kendinden emin bir şekilde söylediği söz, kulaklarımda hala yankılanıyor:
“PEYGAMBERİMİZ GÖRSEYDİ BUNA BİR ŞEY DEMEZDİ.”
Oysa mesele hiç de hanımefendinin zannettiği kadar basit değil.
Peygamberimiz (sav), dinde kendince ilaveler yapanlar hakkında şu uyarıyı yapıyor:
“Dikkat edin! Birtakım adamlar benim havuzumun başından kayıp develerin kovulduğu gibi kovulacaklardır. Ben onlara
-‘Hey, beri gelin!’ diye nida edeceğim. Bunun üzerine bana
-‘Onlar senden sonra hakikatte (dinde) tebdilât (değişim) yaptılar.’ denilecek. Ben de
-‘Öyleyse uzak olsunlar, uzak olsunlar!’ diyeceğim.”(Müslim, 249)
Şifa uygulamaları vasıtasıyla İslam toplumlarında, her geçen gün Şamanizm, Budizm ve Hinduizm’den alınma birçok bidat ve şirk, inanış ve ritüel yayılmaktadır.
Böylece şeytan uzun vadeli yaptığı planlarının adım adım meyvelerini toplamaktadır.
İslam’da dinin kaynağı Kur’an ve sünnettir. Hz. Peygamber (sav), “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız: Bunlar, Allah’ın Kitabı ve peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta, Kader, 3) buyurarak bizim için en güvenli yolun neresi olduğunu göstermiştir.
Eğer kişi bidat ve şirk amellerde ileri giderse şeytan ona tesir eder. O ise kendisine mana aleminin açıldığını zannederek dine bidatlar eklemeye başlar. Bu sebeple İslam’da rüyalar ve mana alemi bilgi kaynağı değildir.
Dinin unsurları Allah ve Resulü tarafından belirlenmiştir. Dinin rükünlerine göre yaşanan bir hayat, kişiye sevap kazandırmasına karşın insanların kurduğu sistemlerin ritüelleri ise bir sapkınlık ve dalalet olarak nitelendirilmektedir.
“Bugün size, dininizi kemale erdirdim, nimetimi üzerinize tamamladım ve size din olarak İslâm’ı verip, ondan razı oldum.” (Maide suresi, 3)
Dinin hükümleri tamamlanmıştır. Falancanın filancanın ne dediği değil Allah ve resulünün ne dediği beni ilgilendiriyor vesselam.