Bioenerji eğitimi aldığım dönemde, hocam belli bir dönemden sonra bana bir muska verdi. Muskayı takmamla enerji gücümün artacağını ve günlük yirmi seansın bile beni yormayacağını söyledi. Muskayı takmamdan sonra beş gün boyunca başımın üst bölgesinde bir sızı hiç kesilmedi, üzerimde bir sersemlik hali oluştu. Halbuki muskada sadece üç tane ayet yazılıydı. Bu şekilde bir etkiyi birçok muska takandan dinledim daha sonra.
Muska nazardan, büyüden ve cin musallatından korunmak amacıyla takılır. Nazar ve etkileri inkar edilmez bir gerçektir. Bazı insanların çok beğendikleri insanlara veya mallara, bakışlarıyla ve sözleriyle farkına varmadan zarar verebilmektedir. Günlük hayatımızda, durup dururken bardağımızın kırıldığına, vazomuzun veya aynamızın çatladığına, yeni aldığımız ve üzerine titrediğimiz bir eşyanın durup dururken bozulduğuna şahit olmuşuzdur. Kendimizi çok sıhhatli ve zinde hissettiğiniz bir anımızda birdenbire halsizleşip, sebepsiz bir yere hastalandığınız olmuştur.
Günümüzde birçok Müslüman kendisine isabet edebilecek nazara karşı bir takım batıl yollara başvurmakta ve şirke düşmektedir.
Büyüden ve musallattan kurtulmak amacı ile takılan muskaların dini hiçbir temeli bulunmamaktadır. Aksine muska takanlar cinni şeytanlar tarafından daha çok rahatsız edildiklerini söylemişlerdir. Çünkü muska takmakla insan Allah’ın “Hâfiz” esmasının dışına çıkmaktadır ve kastı aşan bir şirke düşmektedir. Adeta Allahın kendisini koruyamayacağını ifade etmektedir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: “Kim, muska (temîme) takarsa, Allah’a şirk koşmuştur.” [1], “Efsun yapmak, muska takmak ve muhabbet için okuyup üflemek şirktir!” [2]
Cin musallatına maruz kalmış olanların nerdeyse tamamına yakınının muska taktığına şahit oluruz. Çok defa bu insanlar muskadan hiçbir fayda görmediklerini söylemesine karşın, bazıları da muskayı çıkarınca rahatsızlıklarının arttığını, korkularının çoğaldığını söylerler. Bu da cinni şeytanın bir oyunudur; muskayı çıkarınca korku veriyor ta ki kişi kastı aşan bu şirk fiiline devam etsin.
Zeynep (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Abdullah ibni Mesud (Radiyallahu Anh) (çarşıda) ihtiyacını gördükten sonra evin kapısına geldiği (eve gireceği) zaman, yanımızda kendisinin hoşlanmayacağı bir şeyle ansızın karşılaşmamak için öksürüp tükürürdü. Nitekim bir gün Abdullah aynı şekilde geldi ve kapının önünde öksürdü. Bu sırada yanımda yaşlı bir kadın vardı, bana humra (denilen bir veba çeşidine) karşı rukye yapardı. Yaşlı kadın Abdullah’ın sesini işitince korkusundan sedirin altına gizlendi.
Abdullah gelip yanıma oturdu. Bu sırada boynumdaki ipi görünce, bana:
−Bu ip nedir? dedi.
Ben de dedim ki:
−Humreden dolayı onunla bana rukye yapılan bir iptir.
Abdullah hemen onu çekip koparıp attı ve şöyle dedi:
−Andolsun ki, Abdullah’ın ailesi şirkten uzaktır! Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i şöyle buyururken işittim:
−‘Şüphesiz temaim (muska) ve tivele şirktir!’
Zeynep (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
−Allah’a yemin ederim ki, bir gün dışarı çıktım, biri bana baktı ve gözümden yaş aktı. Gözümü Yahudi bir kadına okuduğum vakit yaş akması kesildi! Okumayı terk ettiğim vakit ise gözümden yine yaş aktı!
Abdullah ibni Mesud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
−O ancak şeytanın işidir! Yahudi sana rukye yapıp sen şeytana itaat ettiğin vakit seni bırakıyor. Sen ona asi olduğun vakit parmağını gözüne sokuyor! Eğer sen, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yaptığı gibi yapsaydın daha hayırlı ve şifa bulmaya daha layık olurdun! Gözün ağrıdığı zaman, gözüne suyu serpersin ve şöyle dersin dedi.”
أَذْهِبِ الْبَاسَ، رَبَّ النَّاسِ، اِشْفِ، أَنْتَ الشَّافِي، لاَشِفَاءَ إِلاَّ شِفَاؤُكَ، شِفَاءً لاَيُغَادِرُ سَقَماً
Duanın Manası: “Ey İnsanların Rabbi! Hastalığını giderip, şifa ver. Sen şifa verensin. Senin şifandan başka hiçbir şifa yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayacak şekilde şifa ver!” [3]
Ukbe b. Âmir Radiyallahu anh’tan rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir: “Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-‘i şöyle derken işittim: “Her kim, (kendisine fayda verdiğine veya kendisinden zararı giderdiğine inanarak) muska takarsa, Allah, hayatta onun hiçbir işini tamamlamasın.”[4] Efendimiz (sav), hiçbir zaman muska takmadığı gibi buna karşı da tavır almıştır.
Hamza (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Ben, Abdullah bin Ukeym (Radiyallahu Anh)’ın yanına girdiğimde yüzünde bir kızıllık vardı.
Bunun üzerine kendisine:
−Temime (muska) takmaz mısın? dedim.
Bunun üzerine Abdullah bin Ukeym (Radiyallahu Anh) bana:
−Temimeden (muskadan) Allah’a sığınırız! dedi.
Çünkü Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Kim, (kendisine fayda verdiğine veya kendisinden zararı giderdiğine inanarak muska, nazarlık ve buna benzer) bir şey takarsa, Allah onu o taktığı şeyle başbaşa bırakır!’ buyurdu.” [5]
Ukbe bin Amir el-Cuheni (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e on kişilik bir topluluk (heyet) geldi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dokuzu ile beyatleşti ve birinden el çekti!!!
Dediler ki:
−Ya Rasulallah! Dokuzu ile beyatleştin, bunu neden terk ettin!?
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Şüphesiz ki onun üzerinde temime (muska) vardır!”
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onu eliyle kopardı ve onunla da beyat etti ve şöyle buyurdu:
−“Kim, temime (muska) takarsa, kuşkusuz ki Allah’a şirk koşmuştur!” [6]
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in nazar değmesine karşı, ‘Ayetü’l Kürsi ile ihlâs ve Muavvizeteyn’ (yani Felak ve Nas) sûrelerini okumuş ve ashabına da bunları okumalarını tavsiye etmiştir. [7]
İman eden bir Mü’min Rabbine tevekkül etmelidir.
“De ki: ‘Allah bizim hakkımızda ne takdir etmiş, ne yazmışsa başımıza ancak o gelir. Mevlâmız, sahibimiz o’dur.’ Onun için müminler yalnız Allah’a dayanıp güvensinler.” Tevbe 9/51
“Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir.” (Tegabun, 11)
Tevekkül etmek öyle bir imandır ki; onu elde eden bir mü’min her türlü davranışında, başına gelebilecek her türlü musibette ve her türlü acı karşısında Rabbine güvenir, ondan sabır diler ve bilir ki, Rabbi dilemedikçe ona hiçbir kimse zarar veremez. Ve yine o dilemedikçe hiçbir kimse de ona fayda veremez.
Cinni şeytan musallatına maruz kalmış, büyü ve nazar isabet eden bir insan şifasını ancak Kur’an ve sünnet eczanesinde aramalıdır. Bunun dışındaki ilaçlar faydası olmadığı gibi şirk’e sokup, helak eder.
Kur’an âyetlerinden yapılmış bile olsa, muska takmak câiz değildir. Çünkü sahâbe böyle bir şey yapmamıştır.
[1] Ahmed; hadis no:16781. Elbânî; “Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha”; hadis no:492’de ‘hadis, sahihtir’ demiştir.
[2] Ebu Davud 3883, İbni Mace 3530, İbni Hibban 1412, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/381, Albânî Sahiha 331
[3] Ahmed 3615, İbni Mace 3530, Ebu Davud 3883
[4] Ahmed bin Hanbel Müsned, Tirmizi 2152, Hakim
[5] Ahmed; hadis no: 17372. Bknz: el-Usaymî; “ed-Durru’n-Nadîd”; s: 41.
[6] Ahmed bin Hanbel Müsned 17427
[7] Nesei 5082, Ebu Davud 36, Ahmed 4/108